– Dernek tarafından düzenlenen afetlere yönelik bilinçlendirme seminerlerine 1 milyondan fazla kişi katıldı
– AKUT Başkanı Recep Şalcı:
– “Gönüllük kavramını Türkiye’ye tanıtan nadir sivil toplum kuruluşlarından biriyiz. Arama kurtarma gibi disiplinli bir işin gönüllü olarak yapılması ve bunun da güzel yapılması AKUT’un Türkiye’ye kazandırdığı en güzel başarılardan bir tanesidir”
– “Şu an 2 bin 500’ün üzerindeki nitelikli gönüllümüzle Türkiye’ye, dünyaya hizmet etmeye devam ediyoruz”
Türkiye’de “arama kurtarma” denilince akla ilk gelen sivil toplum kuruluşlarından Arama Kurtarma Derneği (AKUT) ekipleri, 25 yılda gerçekleştirilen 4 bine yakın operasyonda 3 bin 700’ü aşkın kişinin hayatını kurtardı.
AKUT Başkanı Recep Şalcı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1996 yılında sadece doğa sporlarında meydana gelebilecek kazalara müdahale etmek için kurulan AKUT’un, gelinen süreçte Türkiye’deki tüm afetlere müdahale edebilecek çok daha büyük bir yapıya dönüştüğünü söyledi.
AKUT’un 14 Mart itibarıyla 25 yıllık geçmişe sahip sivil toplum kuruluşu olduğunu belirten Şalcı, derneğin bu süreç içerisinde hedeflediği birçok amaca ulaştığını, bununla da yetinmeyerek daha ileriye dönük planlar yaptıklarının altını çizdi.
Şalcı, AKUT’un yurt içinde arama kurtarmalarda rol model olduğuna dikkati çekerek, BM’nin Türkiye’deki ilk akredite ekibi olmasının da gururunu yaşadıklarını aktardı.
AKUT’un, AB’ye üye ilk arama kurtarma derneği olması açısından da öncü olduğuna işaret eden Şalcı, “Türkiye’de birçok arama kurtarma derneği olmasına rağmen AKUT yine önder ve lider bu alandaki disiplinli çalışmalarıyla. Umuyoruz ki bundan sonra gene devletimize, milletimize faydalı bir şekilde çalışmalarımızı devam ettireceğiz.” dedi.
Şalcı, AKUT ekiplerinin 25 yılda 4 bine yakın operasyon gerçekleştirdiğini ifade ederek, “Ekiplerimiz 3 bin 700’ün üzerinde insan kurtardı. Binin üzerinde hayvanı zor koşullardan kurtardı. Binin üzerinde cenazemizi ailelerine teslim etti. Bununla birlikte 1 milyonun üzerinde insana afetlere yönelik bilinçlendirme seminerleri verdik.” ifadelerini kullandı.
Eğitimlere halen devam ettiklerini vurgulayan Şalcı, “Biz şunu gördük, birilerini kurtarabilirsiniz ama çok daha kolayı onun o zor pozisyonda kalmaması için eğitimini sağlamak. Bununla ilgili destekler veriyoruz ki 2021 yılı afetlere hazırlık konusunda eğitim yılı olarak belirlendi. Bu da bizim için çok önemli.” değerlendirmesinde bulundu.
Şalcı, arama kurtarma standartları üzerine de çok çalıştıklarını belirterek, şöyle devam etti:
“Sadece doğa değil, deprem ve sel gibi alanlarda birçok çalışma gerçekleştirdik. BM’nin özellikle etik kısmını AKUT yazdı ki bu gurur duyduğumuz olaylardan bir tanesi. Yurt dışında birçok operasyona gittik, bu da gurur duyacağımız bir şey çünkü orada da devletimizi, Türkiye’yi temsil ediyoruz. Bununla birlikte arama kurtarmanın dışında birçok proje gerçekleştirdik. Hayvanların kurtarılması, bunların standartlarının oluşturulması, dağ kazalarında ve kentseldeki kurtarma standartları gibi.”
AKUT’un 25 yılda Türkiye’ye kazandırdığı en büyük faydanın gönüllülük kavramı olduğunu aktaran Şalcı, şunları kaydetti:
“Gönüllük kavramını Türkiye’ye tanıtan nadir sivil toplum kuruluşlarından biriyiz. Arama kurtarma gibi disiplinli bir işin gönüllü olarak yapılması ve bunun da güzel yapılması AKUT’un Türkiye’ye kazandırdığı en güzel başarılardan bir tanesidir. Şu an 2 bin 500’ün üzerindeki nitelikli gönüllümüzle Türkiye’ye, dünyaya hizmet etmeye devam ediyoruz.”
Şalcı, Türkiye’de özellikle de Karadeniz Bölgesinde “gönüllülük” kavramının genelde hemşehri dernekleri üzerine çok yoğunlaştığını dile getirerek, herkesi arama kurtarma ve insanı yardım derneklerine gönüllü olarak katılmaya davet etti.
– Trabzon’da eğitim ve gönüllü sayılarını artırma çalışmaları sürüyor
Afet yönetiminde en önemli noktanın, afet olmadan önce yapılması gerekenler olduğuna dikkati çeken Şalcı, şu değerlendirmede bulundu:
“Son 2-3 yıldır devlet politikası buna yönelmeye başladı ve bu çok başarılı gidiyor. Türkiye bir deprem ülkesi, bizim depremi nasıl durduracağımızı değil, depremle nasıl yaşayabileceğimizi öğrenmemiz ve kabullenmemiz gerekiyor. Bunun için de sağlam binalarda oturmamız gerekiyor. Sağlam bir binanız yoksa ondan sonra yapacaklarınız artık teferruat olarak kalacaktır. Biz bunu vurgulamaya çalışıyoruz ki bu algı oluşmaya başladı.”
Şalcı, Trabzon’un depremlerden az etkilenecek iller arasında olduğunu ancak çevresindeki illerde meydana gelebilecek şiddetli depremlerden etkilenme ihtimalinin de bulunduğunu vurguladı.
Erzincan’da 1992 yılında meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki depremin Trabzon’da çok net hissedildiğini anımsatan Şalcı, çevre illerde yaşanabilecek daha şiddetli bir depremden Trabzon’un çok daha fazla etkilenebileceğini söyledi.
Şalcı, herkesin depreme hazırlıklı olması gerektiğini belirterek, “O yüzden bizim, ‘Burada deprem olmayacak’ mantığından çıkıp, her yerde deprem olabilecek şekilde dirençli şehirlerin oluşturulması için çalışma yapmamız gerekiyor. Trabzon bu alanda özellikle kentsel dönüşümde iyi bir başlangıç yaptı ama bunun sürdürülebilir olması gerekiyor. Sadece deprem için değil, heyelan ve sel için de bizim yerleşim alanlarımızın doğru planlanması, risk altında olan yerlerin belki tahliye edilmesi gerekiyor. Devletimizin buna gücü var ama bu işi yerel idare, vatandaş ve sivil toplum kuruluşları ile birlikte götürmesi gerekiyor ki gerçek başarıya ulaşalım.” diye konuştu.
Trabzon’un çevresindeki illere yakınlığı ve havalimanı nedeniyle önemli bir noktada bulunduğuna işaret eden Şalcı, “Stratejik bir yer, o yüzden Trabzon ekibini hem yerleşke, fiziksel kapasite olarak hem de gönüllü sayısı olarak büyütmek için proje gerçekleştirdik. Bununla alakalı yerel idareler, Valiliğimiz çok ciddi destek sağladı. Biz de eğitim ve gönüllü sayısını artırarak burada oluşumu gerçekleştireceğiz.” ifadelerini kullandı.
Şalcı, koronavirüs salgını nedeniyle çalışmalarda aksama yaşandığına da dikkat çekerek, şunları kaydetti:
“Maalesef pandemiden dolayı fiziksel koşullar, eğitim sürecimiz biraz yavaş gitti ama durumun biraz düzelmesi ile çok ciddi şekilde bu bölgede, tüm Karadeniz’e belki müdahale edebilecek bir kapasite oluşturulması üzerine çalışmalarımız sürüyor. Trabzon her ne kadar deprem konusunda biraz risksiz gibi gözükse de özellikle küresel ısınma ile birlikte sellerin, heyelanların Türkiye’de en çok görüldüğü yerlerden bir tanesi. Her yıl Karadeniz’den üzücü haberler geliyor, bunların gerek önlenmesi, gerekse de müdahalesi için ekiplerin hazırlık süreçleri çok hızlı bir şekilde devam ediyor. Ekipler daha önce birçok eğitim aldılar sel kurtarmayla alakalı yurt içinden, yurt dışından ama bu yetmeyecek tabii hep gelişimin olması gerekiyor. Bunun için de Trabzon’u bir merkez olarak kullanmayı planlıyoruz.”
AA