– “Sınav sonrası olumsuz düşüncelerin beraberinde, mutsuzluk, hayal kırıklığı, endişe, suçluluk ve karamsarlık gibi olumsuz duyguları getirmesi olağandır”
– “Eğer olumsuz duygularımızı gözlemleyen bir bakış açısına sahip olursak, onlar ile aramıza bir mesafe koyabiliriz. Aksi halde olumsuz duygulara kapılmak, bedenin kontrolünü de ele geçirecektir”
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Samiye Çilem Bilginer, sınav sonrası olumsuz düşüncelerin beraberinde mutsuzluk, hayal kırıklığı, endişe, suçluluk ve karamsarlık gibi olumsuz duyguları getirmesinin olağan olduğunu belirtti.
Farabi Hastanesi Çocuk Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Bilginer, yaptığı yazılı açıklamada, yoğun ve yorucu bir eğitim öğretim döneminin sonunda lise ve üniversite giriş sınavlarına katılan tüm gençlere “geçmiş olsun” dileğinde bulundu.
Sınavın artık geçmişte kaldığını anımsatan Bilginer, bu sebeple herkese şimdiki zamanın keyfini çıkarabilecekleri keyifli tatiller diledi.
Bilginer, bazı gençlerin sınav sürecini zihinsel olarak tamamlayamamış olabileceğine dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu:
“Bu gençler, geçmiş ve gelecek sarmalında sıkışıp kalabilmektedir. Zihinlerinde sürekli daha çok çalışmalıydım, süremi daha iyi kullanmalıydım, önce matematikten başlamalıydım ya da annem, babam benim için o kadar uğraştı, hepsi boşa gitti gibi geçmişe dönük olumsuz yargılayıcı düşüncelerin yanında, istediğim sonucu alamayacağım, bütün arkadaşlarım iyi yerlere yerleşecek, istediğim okula gidemeyeceğim ve eğitim hayatım bitecek gibi geleceğe dönük olumsuz düşünceler dönüp durur. Hatta bazı gençler daha da ileri gidip başarıyı hak etmiyorsun, hiçbir zaman başarılı olamayacaksın gibi son derece genelleyici olumsuz düşünceler içinde kaybolup gider. Düşüncelerimiz duygularımızı, duygularımız ise davranışlarımızı harekete geçiren temel yapı taşlarıdır. Sınav sonrası bu tür olumsuz düşüncelerin beraberinde mutsuzluk, hayal kırıklığı, endişe, suçluluk ve karamsarlık gibi olumsuz duyguları getirmesi olağandır.”
Bu tür duyguların da diğerleri gibi zamanla kişiyi terk ettiğine belirten Bilginer, şöyle devam etti:
“Eğer olumsuz duygularımızı gözlemleyen bir bakış açısına sahip olursak, onlar ile aramıza bir mesafe koyabiliriz. Aksi halde olumsuz duygulara kapılmak, bedenin kontrolünü de ele geçirecektir. Örneğin sınav sonrasında odadan çıkmama, yakın arkadaşlar ile görüşmeme, aile yemeklerine katılmama, az konuşma ya da ağlama atakları gibi davranışlar tetiklenebilmektedir. Oysa mutsuzluk ya da hayal kırıklığı sadece bu ana ait bir deneyimdir. Ona teslim olmak veya istediğiniz yanıtı oluşturmak ise sizin tercihinizdir.”
– Gençlere anda kalabilmeyi öğretmek önemli
Bilginer, her gencin olumsuz yaşantılara verdiği duygusal yanıtların kendi dayanıklılığı ve sosyal destek mekanizmalarına göre değişkenlik gösterdiğinin altını çizerek, gençleri ruhsal açıdan sağlam kılmanın yollarından birinin ise anda kalabilmeyi onlara öğretmek olduğunu aktardı.
Anda kalmanın hem bedenen hem de zihnen şu anda olabilmeyi temsil ettiğini vurgulayan Bilginer, kişi için değerli olan anların ardından bir süre zihnin o anda kalması ya da zihinsel sahnesinde tekrar tekrar o anın oynatılmasının normal olduğunu ancak bu zihinsel meşguliyetin yaşantıyı tümüyle ele geçirmeye başlamasının işlerin yolunda gitmediğini gösterdiğini belirtti.
Bilginer, geçmiş ya da geleceğe ait zorlayıcı düşüncelerle dolu bir zihnin tıpkı sis basmış bir yol gibi olduğuna işaret ederek, “Bu tür düşünce sislenmesi halinde yapmamız gereken, zihinsel frenimizi devreye sokmaktır. Zihnimizin frenine basıp bedenimizi sakinleştirebilmek ve şimdiki anda kalabilmek için en iyi yardımcımız nefesimizdir. Nefes, beden ile zihni birbirine bağlayan bir mekanizma işlevi görür.” ifadelerini kullandı.
Derin bir nefes alarak sağlanan yavaşlamanın, şimdiki zamanda olanları ve hayatı anlamlı kılan şeyleri daha net gözlemleme ve bu doğrultuda harekete geçmeye izin verdiğini anlatan Bilginer, şunları kaydetti:
“Örneğin, sınav sonrasında şimdiye odaklanabilmek, sınavı tamamlayacak kadar cesur davrandım, çalıştığım her şeyi iyice öğrenmişim, şimdiye kadar öğrendiklerim benimdir, yeni bilgiler öğrenmek için zamanım var ya da odadan çıkmadığım için herkes üzgün, beni mutlu etmeye çalışıyorlar gibi düşünceler doğurabilir. Sonuç olarak düşünce sislenmesi sırasında bu düşüncelerden kaçmaya ya da onlara direnmeye çalışmak sadece zaman kaybına yol açacaktır. Bu düşüncelere uzaktan bakabilmeyi başarmak ise bakış açısını değiştirecektir.”
– “Ruhsal yardım ancak gönüllülükle olabilir”
Bilginer, acı veren duygu ve düşüncelerle mücadele etmek yerine onlara bir adım geriden bakmaya çalışmak gerektiğini dile getirerek, şu önerilerde bulundu:
“Nefesine odaklan, şimdi derin bir nefes al ve bu sırada 4’e kadar say, şimdi nefesinle kal ve 7’ye kadar say, şimdi de nefesinin yavaşça ciğerlerinden dışarıya akıp gitmesine izin ver, bu sırada ise 8’e kadar say. Bu alıştırma, acı veren düşüncelerden kaçma ya da bir dikkat dağıtma alıştırması değildir. Sadece daha önce hiç düşünmeden yapılan nefes alışverişinin farkındalıkla yapılması yoluyla bedeni dizginlemeye ve bireyi sakince şu anı gözlemlemeye çekmeye yardımcı bir alıştırmadır. Eğer davranışlarınızın kontrolünün düşüncelerinize ve duygularınızı teslim olduğunu düşünüyorsanız profesyonel bir yardıma ihtiyacınız olabilir.”
Ruhsal yardımın ancak gönüllülükle olabileceğini vurgulayan Bilginer, ebeveynlere çocuklarını, sınav sonrasında olumsuz duygularla baş etmekte güçlük çektiğini düşünmeleri durumunda, profesyonel destek alması konusunda gönüllendirmelerini tavsiye etti.
AA